11.9.10

bazen başladığın yerden uzakta bitirebilirsin

mesela şimdi az buçuk saçma filan olabilir ama şöyle bir durum var: eski sevgilimin yeni sevgilisini az biraz hayranlıkla takip edebilirim gibi duruyor? çünkü hatta yakın arkadaşım olsun bence. hani bak cümle kuramadım. şaşakınım. kızla "overlap" durumları fena yerlerden feci şekillerde mevcut. ayrışan taraflar daha bi bilemedim ben onu. şu hayatta tezer özlü vs. o zaman diyeyim ki ben de demir özlü'ye geçtim ki abisi tezer özlü'nün. "bir küçükburjuvanın gençlik yılları".  ama leyla erbil konusunda sorunlarım var bak yardım ederse kabul ederim ben.

yukardaki cümleleri anlamlı hale getirebilirim tabi ama getirmemeyi tercih ederim. hayır, böyle bir sanat akımı filan yok telaş yapmayalım. bu benim beceriksiz saklama çabam.
da bir şey yazmaya her kalkışımda kafam karışmasa da bir bütünlük tutturabilsem diyorum. olmuyor. mesela katatonia opeth'ten daha çekilir benim gözümde. ama ne alaka şimdi. hatta biri dinlenesiyse öbürü çekilesi desem dayak mı gelir? bilemem.
referandum hakkında konuşmaların bir süre daha gidecek olması içimi sıkıyor. bazı konuların neden asla sonu gelmiyor ki? günde 5 ayrı yerde oturuyorsam 5 ayrı kez tartışılıyor mevzu. bugün de posta'da bir haber okudum: sezen aksu "evet!" dedi diye konak'taki sezen aksu mahallesi sakinleri mahallenin adı değişsin kampanyası düzenlemiş.
sonra bugün gündem boş kalınca ne yapacağını şaşıran gündem sıçıcılar geldi aklıma. küçük prens kitabındaki bendeki çevirisiyle "buyurgan bir türk hükümdarı" cümlesinin her yayınevinden çevirisini yayınlayıp atatürk'e hakaret mi değil mi tartışması başlatmışlardı. duyan da kitap iki gün önce çıktı sanır. o yüzden bu arkadaşlara gündem sıçıcı deme arzusu duydum. ardından da aklıma setevie ile geçen konuşmamız geldi:
şerefsiz kelimesini yeni öğrenen stevie'e kelimenin anlamını söylüyoruz, çok da kullanma başın belaya girer diye akıl veriyoruz. ve stevie şaşırıp: ingiltere'de birine deseniz peki diyip geçer. diyor.
atatürk'e hakaret mi o cümle? bilmem, hakaret mi? tavla oynarken şerefiz dediğimizde gülüp geçebiliriz ama sarhoşken biri bize şerefsiz derse döver miyiz? ya da hakkıyla da alsa karşı takım şerefsizdir ya. bilemedim, hakaret anlayışımız nasıl bizim. herhalde anlık bir mevzu. mesela 50 yıl önce ilk çevrildiğinde ya da yazıldığında dikkat çekmeyen cümleler boşlukta önümüze getirilebiliyorlarsa hakaret göreceliliği mi desek ne desek?
velhasıl, gündem tıka basa referandumla dolu. yarınki oylamada çıkan sonucun ardından söylenecek cümleler de çoktan hazırlandı. herkes tetikte bekliyor. sonuç ne çıkarsa o seneryo alınıp okunmaya başlanacak. bir süre de referandumun ardından temalı haber ve tartışma programları izleyeceğiz. gelecek seçimlerle ilgili kestirmeler yapılacak. ama bunun da son kullanma tarihi gelecek nihayetinde. ben tostumu yedim sıkıntıyla bekliyorum sussunlar artık diye. ve merak ediyorum, bir sonraki gündem konumuzun başlığı ne olacak? rus katherina aslında rus değilmiş filan mı?
bir de bezmişliğin verdiği sıkıntıyla biraz da konuyu benim sündürmemin çelişkisi paha biçilemez.