10.8.12

yel girmesi

bazen yazdığım şeylere çok gülüyorum. euheuehueh hatta. ama bugün gülme konusunda ciddi sorunlarım var zira sırtıma yel girmiş. gerçi annemin bile "yaşlı kadınlar gibi konuştun." diye nitelendirdiği bu yel girme meselesi başka nasıl ifade ediliyor onu da bilmiyorum ama emin olduğum bir şey varsa o da: gülmeme engel. nasıl kalakalıyorum nasıl belli değil.
insan tam da böyle şımarık şımarık akademik, mesleki, maddi şeylere üzülüp durunca işte böyle ufak tefek hasta oluyor ya, hah işte o en güzel şey. gürse (ya da gülse, yıllardır bilemedim, bilmek için de çabalamadım) birsel'den daha ciddiyim. böyle iyileşmesi zor olmayan ama  bir günlüğüne olsun insanı  kısıtlayan muhteşem fırsatlar bunlar hep. zira başka türlü şükretmek demeyeceğim ama gereksiz/abartılı/durumun hak etmediği kadar çok üzülme olayının sonu gelmiyor.
şimdi düşündüm de bir kaç yıl devlet okulunda bir yerlerde çalıştıktan sonra iyi bir özel okula okul psikologu olarak girebilirim. ve bu beni mutlu eder. bazen dönüp finlandiya'da master yapacaktım noldu, diyorum kendime. ama şu var, sürekli everest'e tırmanamazsın. zaten daima böyle yoğun bir çabada olunca insan bir yerde yoruluyor ve maalesef o tak etme noktası da en direnmesi gereken yer olabiliyor. yine de dünyada yapılacak çok şey var. polyannacılık değil bu. sürekli üzgün insanın ikincil kazançlarına batmadan, ya da iylik timsali olmadan durulabilecek ara bir yol, bir çıkış, bir nefes. çünkü gerçekten yapacak  çok şey var! afrika'daki açlar napsın, köprü altında yatanlar nasıl okusun filan gibi sosyal gerçekçi mevzuulara girmek istemiyorum. "normal" bir insandan bahsediyorum. basit bir hobi edinmek zor değil. akıldan geçirmek gerek. her gün aynı şeyleri yapıyorum ama hiçbir şey yapmıyorum, tiribinden insanı korur. ülkenin üç büyük şehrinden başka gönlünce yaşanabilecek yerleri de elbette vardır. her kör gidişin bir getirisi çıkar. buna inanıyorum. şu hayatta bir seçim yaptım: ya mezun olmayıp ortalamamı yükseltecektim, ya mezun olup yoluma bakacaktım. mezun olmayı seçtim. böylece formasyon aldım. iddia o ki bunu alabilen son nesiliz. ikisi de istesem de dönüp elde edemeyeceğim şeylerdi. ama şunu elde ettim: bir gün akademisyenlikten bıktığımda yapabileceğim başka bir işim daha oldu. bedeli de akademisyenliğe girmem epey zor oldu.
sürekli yorgun üzgün kırgın olduğumu ifade eden cümleler kurmak istemiyorum, öyle hissetmiyorum da, ama elim, dilim öyle cümleler sarf ediyor. sıkıldım bundan.
sanırım aslında bu master vıdılarından da sıkıldım. mesela bundan size ne?
yel, iyi ki sırtıma girdin!