28.1.12

keşifler

mircan kaya öyle güzel ki, iyi ki rastlamışım.
http://www.myspace.com/mircan

26.1.12

24.1.12

şanssızlık

bende şans olsaydı, izin alınabilecek bir hocaya denk gelirdim. öyle saçma ki.

21.1.12

oda toplamak kafa toplamak gibidir, zordur.

birkaç gündür hrant dink'ten aziz kocaoğlu'ndan filan bahsetmeyi düşündüm, sıkıcı olmak adına. sonra çeşitli gazetelere ve sayfalara yorum yazıp daha fazla bir şey söylemek istemeyecek hale gelince durdum. bi yandan ne desen boş aslında. sinir bozucu, iki kelimelik özetiyle.
odamı toplamak gibi bir saçma girişimde bulundum, daha da dağıldı. yıllarca birikmiş uykusuz'larımı çöpe mi atayım evde mi tutayım bilemedim. aslında açıp okumuyorum bile. hatta hemen hepsi nette de var. yine de kıyamadım. yollanmamış mektuplar buldum geçmiş yıllardan kalma. dünyanın gerçekleriyle karşılaşmadığım için bolca atıp tutabilmişim. çok  naifti. kimisi de senelerdir aynı mevcut çelişkilerde olduğumu gösterdi, ki korkunçtu.
uyku ve unutkanlık mı demişti bir şair?
sürüklenerek gittiğim "şahane normal insan yaşantısı" içimi çürütüyor. beynimi yavaşlatıyorum.
bak yine your life is joke çalıyor. çok manidar.
eskiden güncem vardı. açıp okumaya korkuyorum artık. içinde ne var ne yok umurumda bile değil. sanki başkasının yaşamıydı, öldü, arkasından bir kaç defter kalmış bir ikizim vardı, artık yok.
sanırım temsili diplomamı alıp nuri hoca'ya sarılıp tutamadığım bir ağlamayla sarsıldığımda bi çok şeyi arkamda bıraktığımı içten içe hissetmiştim. çünkü artık en başta sorumluluk denen artık can sıkıcı gelmeye başlamış şey kesinlikle keyfiyete bağlı değil. eskiden, yani canım istediğinde istediği kadar sorumluluk alabilme özgürlüğüm varken, büyük bir keyifle yüklenirdim. artık angarya geliyor. zorunlu çünkü. hep böyle bu. ya zaten yapmış olmalı, ya da keyfe keder. orda öyle, şimdi yerde duran kağıt kitap poşet yığını gibi toplanmayı beklememeli.
gidilebilecek o kadar çok ülke var ki...
ve odamı topladım. ne mutlu.

15.1.12

çeviri yapıyorum. ama sıkıcı. bütün kelimeleri bilseydim ve kalıpları tabii ki daha eğlenceli olabilirdi. şimdi ööööyle bir şeyler çeviriyorum.

11.1.12

habibo

hayatta kimseyi üzmeden yaşa bakalım. hadi.
ve üzülme. ama hiç.
yok böyle şeyler.
ben mektuplara yazılanları unutuyorum, mektup yazanlar beni unutuyorlar. yaşamda bir unutmacadır sürgit.
insanın el yazısı sevdiklerinin el yazısına benziyor. bence böyle. en azından benim için böyle.
Sezen Aksu - Yeter
etrafta karışık bir çok şey, içinden işe yarayanları çıkarıyorsun, sonra artık onlar da işe yaramıyorlar.
bir insana, senle konuşunca işlerimi yapamıyorum, dememek gerekir. doğrudan doğruya zaman kaybısın anlamı içerir ki çok kırıcıdır.
geceleri otobüs yolculukları camdan akan ışıkların büyüsüyle kaplıdır. ama gecelerden korkarım yine de.
yazı pek sevmem ama şu anda yaz olsun istiyorum.
bazen işe filan girmeyip, evlenmeyip, ailemle yaşamak istiyorum. ama onlar ölürse ne yapacağımı bilemiyorum akabinde.
hala elektrocution'ın your life is a joke adlı parçasını paylaşmak istiyorum. hala yok. gerçi bir günde gökten inmeyecekti zaten. beklentileri makul seviyede tutmalı.
sıkıldım ve sıkılmadım. dışarı çıkmaktan hiç keyif almıyorum artık. annemin aramasına gerek kalmıyor. dönüveriyorum eve.
bö.
okuldan insanlar kck'dan tutuklanmışlar. kızı tanıyorum. tanımasam da fark etmezdi. ne ilgisi var?

salınım

the elektrocution adlı grubun your life is a joke adlı parçası öyle güzel ve öyle yok ki size dinletemiyorum. musicovery'nin bir kötü yönü bu işte. parçayı paylaşamıyorsun. ya da ben nasıl olduğunu bilmiyorum.
sözlerini de yazayım tam olsun:
Your Life Is A Joke and it's not even funny. 
Trust me I've got a good sense of humor through.
At least that's what everybody seems to say.
I've been trying hard to find reasons not to despise you.
I'm so glad no to be you. 

Your Life Is A Joke damn too serious or you must have a weird sense of humor then. 
Somebody please tell me, how can anybody be envious.
I've been trying hard to find reasons to laugh at you
and if I smile every time I see your face 
it's just because I'm glad not to be you.

9.1.12

Jean-Luc Godard izleme günleri

İşte mesela 09.01.2012 böyle bir gün.

6.1.12

kargo meselesi

dünyanın en pahalı kargosu mng sonra aras sonra yurtiçidir. ben gidip mal gibi mngye verdim. ay ne saçma.
ptt kaça yollardı ki?

4.1.12

2012'ye nasıl girdik? ve sonrası

vallahi diyecek pek de şey yok. girdik. kimin kime girdiğini takribi 360 gün sonra yani tam bir çemberi oluşturmanın civarında görebileceğiz-açısal bazda değil bizimki.
2012'de teoman müziğe geri dönsün. amorti çıkmadı, 500 tlyi bir rakamla kaçırdım, olabilir. bunları sineye çekerim. ama bari teoman dönsün. çok mu zor?
yeni yılın ilk gününü yine küçük parkta geçirdik. değişen bir şey olmadı. trivia oynadık. şimdi de ikinci günündeyiz. neticede saat 00.49 yani. evet.
akşam saat 7 civarı akşamdan da değil dünden kalma kızlar geçtiler. çünkü aklı olan o havada mini etek, parlak ince kaçık çorap, topuklu ayakkabı giyip üstüne mont da almamazlık etmez. ikisinin görünürlerde çantası da yoktu. kim bilir başlarına ne geldi. kurduk.
hava oldukça soğuk, trafik hala sıkışık, her yer anababa günüydü. sanırsın forum'da yılın ilk günü her şey bedava.
altı üstü dünya isa'nın doğumundan bu zamana bir kez daha döndü. (isa'dan önce de dönüyordu gerçi.) biz de abarttık. tek bir şişe bira içtik. ama 5.30'da eve döndük. var öyle şeyler.
ve şahsen çok içen insanlara kahkaha attığımdan onlardan daha sarhoş gözükmüş olabilirim.
işte böyle durgun, komik, acıklı, heyecanlı, sürprizli, muzır, çirkin, zevkli, acılı yani hayatın tam da kendi gibi bir şekilde yeni yıla girdik. zaten hep öyle değil midir?