24.7.13

balıklar, ağaçlar ve sokaklar

Bach'ın French Suite'i çalıyor.
Derken seviyeyi yine yerlere indirip Yıldız Tilbe'den El Adamı'nı açıyorum. Çünkü öyle.
Saat de 4'e çeyrek var ha, dün de günün ilk ışıklarını görmüştüm uyumadan. Galiba Ramazan'la beraber oruç tutmasam da civardaki uyanık insanların varlığı beni uyutmayan, haydi suçu hep dışsal faktörlere atayım.
Gezi ile ilgili her konudan elimi eteğimi çektim gibi. Alsancak'a bile gitmiyorum. Genelde Bornova'dan çıkmıyorum hatta.
Taaa Lüksemburg'dan, Moldova'dan filan kart geliyor, bir İstanbul'dan mektup gelmiyor. Artık böyle şeyleri kafaya takarak yaşıyorum. Niye ki filan diyorum, onu düşünüyorum. Şu kadar söyleyeyim, böylesi en güzeli.
Zaten bu saatte kimseye akıl fikir ofisi olmuyorum, boş ver.
Ne yazacaktım ben?
Bak şimdi canım, yıllar önce demiştim ki, yazın melankoliden beslenir. Yani tam olarak böyle değildi de böyle bir şeydi. Şimdi de şuna genelliyorum, yazın problemden beslenir.
Bizim müthiş bir 69 ülkesi projemiz var, bakalım.
İyelik ekleri, aşırı genellemeler, ona buna laf çarpıtmalardan başka bir bokla dolu olmayan şu yapıp ettiklerimin ne manası var? Yok. Yine de işte geçicilik güzelim. Ne var ne yoksa geçicilik. Son günlerde dönüp dolaşıp buraya bağlamaktayız. Üç tane kadın, başka bir derdimiz yok. Sadece bu geçicilik iyi geçsin işte. Bu bile ayar yemeye sebebiyet verebiliyor. Yani işte sürekli bir şeyleri yanlış yapıyorum ama neden yanlış olduğunu bilemiyorum. Sonra sisteme bir düzeltme inputu giriliyor birileri tarafından, o şekilde devam ediyorum. Bunları takacak değilim derken aslında ne çok taktığımı da gösteriyorum ya, o da neyse.
Öfff, seni de severler. İkinci defa. Üç olmamasını umuyorum. Allah'ın hakkı üçtür, kulların hakkı kaçtır?
Uykum varken yazmak çok güç. Israrla devam ediyorum. Saat 4'ü 5 geçmiş bu arada.
Ceylan Ertem'in Soluk albümü bu saatte dinlenmemeli.
Ya, vallahi eskiden olsa ohooo da şimdi hiç uğraşamayacağım.
Gideyim ben.
Ömrümün bilmem kaç yılını intiharla ilgili her şeye verdim. Geçen Liz bir akşam yemeği yiyecek olsam kimi tercih edeceğimi sorunca aklıma ilk Kurt Cobain geldi. Bence artık konuyu değiştirmeli. Ne diyordu Zeynep, hah, İskandinav Cazı.
Goncacığım, hayat hep özlemeklerle dolu. Çok iğrenç bir şey bu. Dün gecenin 5'inde sana sarılmak istedim. Zaten sen, Zeynep, Eda, Yusuf ve Onur. Bir yere gitmeyin artık ya. Çok yorucu oluyor. Bu bencilce söylemleri her birinizden çok kere duyduğum için kendimde bu hakkı bulmuyorum diyemeyeceğim. Anlaşıp hepimizin mutlu olabileceği bir kente taşınabilirsek müthiş olurdu. İşte bunlar da ayrı saçma sapan fikirler.
İnsanlar abuk sabuk dünya rekoru kırıyorlarsa televizyonda yani n'apsam da az gibi.
İyi madem ya.