31.7.11

kıbrıs güzeldi

bütün bu yüksek lisans akraba ziyaretleri ve diğer durumların bitimiyle kıbrıs'a hem ziyaret hem ticaret maksatlı gittim. kıbrıs güzeldi tabii, ama çok sıcaktı. kongre güzeldi tabii ama az sonra anlatacağım bazı şeyler bir tuhaftı.
öncelikle bu kıbrıs:
(orda aslında fotoğraf var)
(ya da fotoğrafları çok daha sonra koyayım zira internet 1kbps civarında burda.)
ilk öğrendiğimiz şey kıbrıs'ta hava alanının uzaklarda tepelerin ardında olduğuydu. dışarı çıkar çıkmaz da idrak ettik ki hava 40 derecenin altına düşecek gibi durmuyordu, yanılmadık da. bir kaç dakika daha etrafa bakınınca fark ettiğimiz şeyse şoför koltuğunun türkiye'dekinin tam zıttı yerinde bulunduğuydu. sırf bu nedenle ilerleyen günlerde tersten akan trafiğe alışmakta çektiğimiz güçlük bizi trafik kazasına kurban gitmelere ramak kaldıracaktı. tabiki hayat her zamanki gibi zor ve meşakkatliydi ama sağ salim çıkmasını bildik. neyse ki ölmedik.
güney kıbrıs'ta patlayan trafo kuzey kıbrıs'taki aslında erkek yurdu olan ama kongre vesilesi ile kız erkek karışık bir hale getirilmiş yurdun bahçe elektriğinden de kısmasına neden olmuştu. çünkü girne'nin elektriği güneyden gelmekte idi. birbirimizi seslenerek bulabilmekten başka çaremizin olmadığını yurt dışına açtırılsa da çekmeyen avelardan ve ailemizi vardık diye aradığımızda çeken diğer hatlardaki su gibi akıp giden liralarımızdan anladığımız anlar işte o karanlık dakikalardı. arada bir yurdun bahçesine giren araçların audi, mercedes vb. olduğunu ve hız sınırının üst noktası olmadığı lakin alt sınırının 120km/s olduğunu şipşak çaktık. ayrıca taksilerde mini tvler vardı lakin taksimetreden eser yoktu. yani taksici sizden 5km için 50 tl istese itiraz edemezdiniz.
bir başka pahalı olan şeyse su idi. yemek de bir o kadar fahiş fiyataydı ama en azından porsiyonlar büyüktü. yine de biz her defasında yemekleri paylaşsak yeteceğini unutarak minimum 20 liralık öğünler yedik. özetle hava alanı fiyatları tüm kıbrıs'ı ele geçirmişti. bir küçük çayın fiyatınınsa 4tl olduğunu öğrenince kongrede verilen sallama çayların kıymetini bir kez daha bildik.
lakin kıbrıs hep pahalı, hep sıcak, hep dağ tepe değildi elbette. bir şişe likörün 8 tl, bir 70lik rakının 16tl, bir tabaka mini puronun 5tl'ye satıldığı dükkanlar, girne merkezdeki yat limanı ve civarındaki restoranlar, casinoların renkli ışıkları, alsancak sahilde 9 lira vereceğiniz biranın  sadece 5 lira olması filan paha biçilmezdi. benzinse 2,5 tl civarlarındaydı. asgari ücret türkiye'dekinin 3 katı olup bakkallar günde 3 saat açık kalırlarsa migros'un bir şubesinin bir günde kazandığını kazanabiliyorlardı. o yüzden alabildiğine cooldular. akşamüstü 5'te dükkanı kapattık diyip içerde boş boş oturma lüksüne sahiptiler. herkes zengindi, hemen hemen kimse çalışmıyordu, çalışanlarsa çoğunlukla dışarıdan gelen üniversite öğrencileriydi, bu para nerden geliyordu? bu kadar fantastik arabanın aslı astarı neydi? plakalar neden ev yapımı gibiydi? aklımızın almadığı konulardı.
magosa'da ise bir cami vardı ki aslında tam bir katedraldi. üstüne cami yazınca her binanın cami ilan edilebileceğini ayasofya'dan öğrenemeyen ben bir sonraki örnekte şok olmamayı filan umuyordum. umut fakirin ekmeği değilse neydi alla sen?
kongrede ise çok mantıklı şeyler anlatanların yanı sıra oldukça mistik hatta metafiziğe kaçan konferanslara hatta çalışma gruplarına rastlamak mümkündü. özellikle enerji psikolojisi workshopu adeta reiki'ye giriş dersiydi. hangi çakralar nerde ,suratının neresine vurursan miden çalışır, hangi parmağını birbirine çarparsan kinden uzaklaşabilirsin gibi konularda enteresan bilgilere sahip olduk. hatta öyle ki enerji psikolojisi ile gece hangi kıyafeti giymeli, kimle evlenmeli, hangi halıyı almalı gibi sorulara yanıt alabilmek de mümkündü. fotonlarla insanların sizi düşünmesini sağlayabilir, gıcık kaptıklarınızın enerjisini düşürüp bütün gün kendilerini kötü hissetmelerini sağlayabilirdiniz. ve bu bilimsel bir kongre idi, bu noktada çeliştim ama geçti. hatta bu bilgilerle ebru şallı'nın programına konuk olsam baya izleyici toplarım lan diyerek tv8'e danışman psikolog olup para kazanmayı bile bir an düşündüm. yine de entellektüel bir çevrede olduğumu anımsatan civar dialoglarla kendime gelmeyi bildim.
gelelim deniz güneş kum durumlarına. yat turunu tavsiye ederim. sıcak deniz sevenlere bire bir. kayalı deniz de kumlu deniz de var. koylar temiz ve güzel.
bir diğer konuysa güney kıbrıs'a geçeriz ağbi geyiği. eğer yeşil pasaportum var, güneye de geçerim kuzeye de girerim diyorsanız ve siz tc vatandaşıysanız orda bir durun yiğidim soluklanın hele. zira kuzey kıbrıs'a nüfusla giriş bedava yeşil pasaportla giriş 15 tl. bunun sebebi yeşil pasaport için oturma belgesi filan bedava imiş bir girişte para alınıyormuş. diğer pasaportlarda sıkıntı yok. bir diğer konu ise buraya kadar gelmişken komşuya da geçme olayı. tc vatandaşı olan insan evlatları pasaportunun türüne bakılmaksızın güney kıbrısa kktc'den asla giremiyor. yunanistan üstünden giriş yapmak mümkünmüş. bir diğer yolsa kaçak giriş. ancak dikkat, yakalanırsanız hem yunanistan'da hem türkiye'de hapis cezası sizi bekliyormuş, benden söylemesi.
kıbrıs'ın casinolarıyla ünlü olduğunu da unutmadık tabi. öncelikle 21 yaş üstü olmanız lazım. ikinci şartsa kktc'de öğrenci olmamalısınnız. öyle muhteşem giyinmenize filan gerek yok. makinalarla oynayacaksanız bingoyu tavsiye ederim. en azından size rakam seçme şansı tanıyor. diğer slotlarda sadece düğmeye basıyorsunuz, o da can sıkıcı. kollu makinalarsa tarih olmuş. biz gittiğimizde de casinonun terasında petek dinçöz konser veriyordu, çıkmadık bile. ne çıkalım. petek yanımıza gelsin, parasıyla değil mi?
son olarak da sigarayı kıbrıs'tan çıkarkenki free shoplardan, alkolü de kıbrıs'ın içinden alın. alkol limitiniz 3lt olup el bagajında taşımamanız gerekmektedir. bir de gitmişken hellim peyniri yiyin derim.
son olarak: daçmin goş adadan gaçabiling!

19.7.11

olmamış

saat 11 olmak bilmedi bugün. normalde olurdu bugün hala olmadı. bir şey beklemek ve saat kadranları arasındaki lanetli ilişki!
bu yaz blog yazamadım, ama aynaya da bakamadım zaten. o yüzden tuhaf değil bence. istanbul istanbul ankara izmir çandarlı izmir çandarlı ankara izmir ankara izmir bandırma çandarlı bak yazrın kıbrıs. kullandığım uçak sayısı 0! zor oldu. sebebi yüksek lisans başvuruları, akrabağ ziyaretleri, kongreler. iyi mi kötü mü olduğunu bilmediğim haberse henüz bu gidiş gelişlerin yarısının bitmiş olduğudur.
Boğaziçi ile ODTÜ saymasa da TOEIC de bir sınavınmızdır.
bence 1 dakika var.
hatta 11 ama dünyanın en kötü internetiyle bakalım nereye kadar?
12:20 değişen hiçbir şey yok.
alexander rybak şarkısı gelsin: europe skies
sıkıldım ya f5 f5 basa basa. forbiddenmiş.
gidip giyineyim bari. allam ya.
bu arada ayakkabımı bir köpek yedi, elimi bir kedi tırmaladı, iki yeni tshirt aldım, bir kaç parça çikolataya 40,5 tl verdim, bence kazıklandık ayaküstü ama acelemiz vardı diye oluyor bunlar hep. sonra da çikolatalar akmış çantamda zaten, rezalet. kareokem yayınlanmış, o da ayrı rezillik zaten rezillik diyince aklıma geldi. tek binişlik ego kart isteyen varsa gelsin vereyim.
olmamış.