18.10.17

Yavaş Yavaş Eriyorduk ve Trenler Mazgallarda İlerliyordu

50-60 kişilik sınıfa ders anlatmak.
Ha bir dosta mektup yazmışsın ha blog yazmışsın aynı derecede cevap alıyorsun.
Soruyorsun, cevap yok, soruyorsun, cevap yok. Maddenin yapı taşını sorduğun filan yok ha, yetkinlik yeterlilik yetenek beceri, kavramları sizce nedir? Soru bu. Yanlış, saçma, tuhaf, komik olabilir, önemli değil, beraber düzeltir beraber güleriz diyorsun, cevap yok. Tamam bunu bırakıp ne konuşmak isterseniz onu konuşalım, bir sorun mu var? diye soruyorsun cevap yok. 50-60 kişi sadece bakıyor. Hasta olduğunuz için mi? Son bahar günlerini sınıfta geçirdiğiniz için mi? Asistan olduğum için mi? Sevgilinizden mi ayrıldınız? Evde çamaşırlar yıkanacaktı o mu kaldı? Yok. Ne evet ne hayır. Babamın dediği gibi "Duvara anlatsam en azından yankı yapar." Diyorum ki, kendini anlatabilme yeteneği sizde yok sanırım, çıkıp da hocam sen ne diyorsun diyen bile yok.
Bütün bu yokluk içinde bu kişilere herhangi bir şey anlatma ve öğretme isteği içimde hiç mi hiç yok. Böyle bir sistemde insanın kendini ilerletmesi, bir kitap daha okuması, bir resim daha yapması, kendini müzikle, dansla ifade etmesi ancak kendini eğlendirir. Daha fazla farkındalık, daha fazla insanla kesişme, daha fazla görme, daha fazla duyma ancak benim için daha fazla öfke ve öfke ve hayal kırıklığından ibaret.
Ay lav evribadi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder