30.1.14

özüme sözüme döndüm

bugün tuhaf bir gündü.
sanırsın üç gün geçmiş dünden bugüne. öyle bir tuhaf hani.
sabah ne yaptım? 8'de uyandım. gece yattığımda 4 çeyrek olmalı. çok sigara sıfır alkol. bir ara elektrikler kesilmişti. bir ara deli gibi fırtına çıkmış, şakır şakır yağmur yağmıştı. 
8'de uyanıp bornova'da kahvaltı yapmayı özlemiş olabileceğim bir yer düşündüm, bulamadım. bornova'da yapmayı özlediğim bir şey düşündüm, onu bile bulamadım. 
bir şeyler atıştırıp 515'e bindim. buraya kadar gün kırılıyor. burdan sonra ikinci güne geçiyoruz.
okuldayım, not girişlerinin harf bilmem nelerini hesaplatıp tekrar çıktı alıp teslim ediyorum. o sıra arkdaşın interneti bağlanıyor, çok seviniyor. insanların böyle şeylere sevinmeleri için demek ki beklemeleri gerekiyor diyorum. yoksa sıradan bir olaydı bu aslında. iyi, diyorum. sevindiğine göre iyi. gülümseyip ofisi eda'ya bırakıp çıkıyorum.
gün burda bir kez daha kırılıyor. saat 3. tekrar 515'e biniyorum. zeynep'i görmeye. bu noktada zaman ağdalı. çok ağdalı. yapışıyor zaman. sonra çekiyor kendini. derim üstünde kalıyor. son bir aydır mı konuşmuyorduk?  belki daha fazla... bu kadar nasıl incitti? bilmiyorum. suuçluluk hissi mi? hayır. karşımdaki zeynep, hiçbir şeyiyle, tanıdığım zeynep değil gibiydi. manik döneminden hatırladığım hallerini andırıyordu sadece. hiçbir konuya sahici bir merakla yaklaşmadan, sen anlatmadıkça sormadan, yapay bir gülümsemeyle, bir de tutamadığı mimikleriyle konuşuyordu, gülüyordu, susuyordu, tavla oynamıyordu, çay bardağına içinde çay olsa da rakı varmış muamelesi yapmıyordu, savuracak saçı gitmişti, renkli lensleri geri gelmişti, belki biraz da kilo vermişti, 30'larında gösteriyordu ama yüzü 18'im diye bağırıyordu. 
zaman orada fay hattı gibi ortamızdan geçti sanki. 
zeynep değişmişti, hatta dönüşmüştü kendi deyimiyle, iyi miydi, öyle diyordu. sorgulamadım çok fazla. alacağım cevap belliydi: "iyi işte n'olsun."
iyi diyelim iyi olsun, diye bir laf vardı. 
çünkü iyi dedikçe iyi oluyor sahiden. yıllarca bdt bdt diye tutturmuşluğum bundandır.
işin ikinci boyutu var, değişen sadece zeynep miydi? ya da dönüşen. 
hayır. 
eski yaşantıları anımsatacak şeylerden koşarak kaçıp, onlardan bahsederken küntleşen kimdi? ben. şu anda olanlar üzebiliyorsa da aralık'tan öncekiler umrumda değil. 
sonra zaman tekrar kesildi ve eve geldim. teyzemlerle yemek yedim, arabesk'i izledik, zaman kıtlığından dem vurdum, sanıyorum yersiz oldu. zeynep'e söyleyince de yersiz olmuştu. neticede problem şahsımındı, millete neydi?
artık yatıyorum. gece vakti kimyagerle kimya sohbeti de yaptığıma göre tamamdır.
yokluğunda ölmüyorum, varlığında baymıyorum, ideal aşk tanımım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder