4.10.10

-----

yazmayalı çok oldu. eskiden yazmadan duramadığımı anımsıyorum. gerçi hiçbir şey yazmıyorum desem yalan olur. sürekli ders notu ders notu...
bazen de fiziksel yorgunluklarım var. ve klavyede baya hızlanmışım. nedense?
mesela bir de okumak istediğim çok şeyler var. ama okumak da istemiyorum bir yandan. ne saçma değil mi?
bir de özlediğim insanlar var da.
dur bakalım bu yazıda bir.
kendini tekrarın daniskası! ve hazzetmiyorum, hayır.
artık daha çok okuyarak daha çok yazmak ilkesi benim için uzaklarda kaldı gibi. okuduklarım fazla akademik gibi. bilemiyorum.
mesela bazı insanlar var, sinemadan, tiyatrodan, edebiyattan anlıyorlar az buçuk. bazısı var ki anladığını sanıyor.. can yücel şiirleri paylaşmayı şiir okumak, şiir beğenmek, şiirden anlamak sayıltıları içinde. post-modern şiirse benim için gün geçtikçe daha da içinden çıkılmaz bir konu halini almaya başladı. mesela bu dize ben yazdım oldu tadında bir postmodern dize sayılabilir mi?
"toz pembeydi yarası uçan martının ve açamadığı ağzından akan kentin egzozlarıydı canım."
bütün şizofrenleri post-modernist sayasım var fena halde. ya da post-modernistleri şizofren ilan edesim.
belki de ne post-modernizmden ne de şizofreniden analıyorum. kimisi var ki zaten neo-post-modernist bence; ki öyle bir akım keşfedildi mi bilmiyorum?
peki ya almanların ikinci dünya savaşı takıntısı ne zaman son bulacak? almanya'da doğmak demek korkunç bir yükle yüzleşmek anlamına geliyor. edebiyatları örneğin kökünden etkilenmiş durumda olan bitenlerden. peki ya varlığını sürdüren neo-nazistler ne olacak? ya da kavgam'ı okuyunca insan hitler'in paradigmasına hayran kalırsa bu ne çeşit bir tehlike arz eder? fakat adam retorizmin doruk noktası değilse de nedir?
aslında ben akademide kalmak için varımı yoğumu verebilirim herhalde. hadi büyük konuşmayayım, veremeyeceğim şeyler de var elbette ama örneğin daha düşük maaş almaya razı gelebilirim. ya da ailemle kalmayı da düşünebilirim bir kaç yıl daha. ve keşke bütün bilim, sanat ve mühendisliklerde o disiplinin eleştirisini yapan bir yüksek lisans programı açılsa. eleştirel psikoloji, eleştirel müzik, eleştirel makina mühendisliği filan. -evet lisedeki lakaplarımdan biri, çünkü bir çok vardı, "critique girl" idi.- ve eleştirmek, insanı çok eğlendiren bir eylem.
ben mezun olmak istemiyorum desem çok mu olmuş olurum? ya da bir şeyi çok istersek sahiden olur mu?
sanırım türkiye'de psikoloji adına açılan hemen hemen tüm yüksek lisans programlarına başvuracağım.




ps to cansu, mektubunu postaya verdim!

2 yorum:

  1. şu anda öyle fena bi psiştik ki oha ben de mektubuna cevapta yazıcam bunu.

    YanıtlaSil
  2. şaşırmadım desem :)sanırım mezun olmak istememekle alakalı bir şeyler :) doğru tahminse mektubu alınca da oha! diyeceksin :)e seni sevdiğim bilirsin zaten!

    YanıtlaSil