17.9.11

%20

"Çürüme" diyormuş Dali resimlerindeki koskoca boşlukların içindeki karıncalı yerlere. Bir de film çekmiş, Lorca ile tuhaf bir ilişkisi varmış, bizce, biz dediğim mensubu olduğum meslek grubunca, adam ayaklı psikotik rahatsızlıklar rehberiymiş de içinden semptomlar dökülüyormuş.
Ben bahsi geçen filmi aramadım, ararsam bulur muydum? Kuşkularım var. Türkçesi "Bir Endülüs Köpeği".



Birkaç gün önce, 20'nin üstünde psikolog bulunan bir gruba soruldu:
-Hayatın % kaçı iyiliklerden % kaçı kötülüklerden oluşur?
-50-50
-60-40
-75-25
...
Bu böyle iyi olan tarafa daha yüksek pay verilerek uzadı gitti. Bir aralık %100'e çıkacak diye korktum. (Evet benim de çakıl taşlarım var yere yayıp yol yaptığım mesela filan.)
Sadece 2 kişi, 89'lu olmaları ve onlardan başka 89'lu olmaması bir tesadüf mü bilinmez, 20-80 dediğinde gelen cevap:
-Think about it!
Belki de üstüne fazlaca düşünmüş olmaktan veya cehaletimize ve gençliğimize verilmesi geren sebeplerden ısrarcıyım. En fazla 50-50 çıkar bu sonuç, o da senin güzel hatrın için.
Belki insan yapaylığının, teknosunun, teknesinin, ya da bilmem ne demekte özgür olunan konun sisteme girişi bulunmadan önce, doğanın doğal dağılımında her şey eşitti ve Ying-Yang felsefesinde de olduğu gibi iyilik kötülük konusunda da bir eşitlik söz konusu olmalıydı. Olayın bir de bezelye gözlemi tarafı var ki hesaba katarsak içinden çıkamayabiliriz.
İşin özünde "fuck the system" diyerek konudan uzaklaşasım geldi. Canım sıkılınca genelde böyle yapıyorum. İyi geliyor.
Şimdi saate baktım da, 21:57 diyor. Bence çoktan 1 oldu.
O zaman, şimdi ben, böyle saçma sapan, ya da değil, öyle gibi-böyle gibi, yeşil çay tadı geldi ağzıma, gidip alıp geleyim.
İşte böyle derken böyle.
Mesela ben şimdi bu çayı alınca anımsadım ki, eskiden inanılmaz sayıda bitki çayı içiyordum. Olayın sağlıkla bir ilgisi yoktu, kahveden ucuzdu, farklı çeşitleri vardı, bir çoğu sigarayla iyi gidiyordu.
Biz bir gün Gonca ile Ziraat'te oturur iken, ben yine böyle bir şeyler içiyordum sanki, YKM indirim kartı dağıtan bir çocuk yanımıza gelmişti, önce "kredi kartçı" zannedip kovacaktık, sonra baktık değil, kendi adıma hiç kullanmadığım bir kart sahibi oldum ve ilk kullanımda %20 indirim kampanyasının tarihi çoktan geçti. O sırada mendil satan çocukların biri geldi, mendil almadık, sigara istedi, onu da vermedik, Gonca çocuğa "Aaa bak kartın tasarımı ne güzelmiş değil mi?" diye sordu, çocuk da "Hiç de bile abla, çok çirkin bi'kere." dedi. Sonra güldük. Galiba içten içe biraz da bozulduk. Böyle basit bir şeye neden bozulduk? Belki de bozulmadık. Belki de benim imajinasyonum, yahut değil. Yine arda kalan meslek mensuplarıma, Orhan Veli'nin edebiyat tarihçilerine yüklediği görevi yüklüyorum.
Bu olayın da niçin aklıma geldiğini hiç mi hiç hatırlamıyorum. Ama sanırım bahsi geçen zaman ve mekan dilimi içinde sallama bitki çayı poşetinin içinden çay kuruları dökülmüştü.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder