1.9.11

Time Is Up

Şimdi biraz eski sayfaları açtım. Eski derken liseye kadar yani en fazla 8 sene öncesini filan. -zaten yaşım 22.
Geldiğimiz yere bakıyorum, çokluk İzmir'de doğup büyümüş ve İzmir Atatürk Lisesi'ne gelmiş, hocaları bile İzmirli insanlar topluluğuyduk. Start noktamız aynıydı ama farklı parkurlarda koştuk son 4-5 hatta 6 yıldır.
İzmir'de kalanlarımız da elbette epey değişti ama İzmir dışına çıkanlarımız hepten bambaşka olduk sanki. İstanbul'un havasını içine alıp özgürleşenler de oldu, depresifleşenler de. Ankara'ya gidip önce bunaldı bir çoğumuz, sonra Ankara canlarından bir parça oldu, biz onları anlayamadık pek.
O zaman sadece lise öğrencisi idik. Binde bir düşen kara çocukça sevinip altında koşunca kimseye tuhaf gelmezdi. O zaman daha çok kahve içerdim, en çok da kışları. Sigara içenleri aptal ilan eder, okuldan kaçmaz, sosyal etkinliklerden de geri kalmazdım. Ama hep aileyle kavga dövüş, ne işimin olduğunu anneme asla anlatamadığım Kıbrıs Şehitleri'nin kafelerinde, yalan da söyleyemediğimden ancak bir saat kadar oturabilirdim. İlk nargilemi içtiğim yer çoktan kapandı. Şu anda bana fena halde saçma sapan gelen tuhaf ilişkiler dönerdi, bir şeyler sezer ne olduğunu da anlayamazdım. Yıllar sonra, tesadüfen öğrendim bir çok şeyi. İnsanın annesinin haklı olduğunu görebilmesi için onun dediklerini yapmaması gerekir.
Şimdi, hala okumaya devam eden de var, yurtdışında staja ona buna giden de, iş bulamadığından evde oturan da var, ofiste oturup çıkarsa iş yapıp yoksa facebook'ta takılan da. Benim bildiğim ve aklıma ilk gelen, mimar, psikolog, edebiyatçı, doktor, hukukçu, oyuncu, diş hekimi, işletmeci, siyaset bilimci, şef, kimyager, bilimum mühendis (bilgisayar, uçak, makine, inşaat, tekstil, işletme, üretim, yazılım vs.), kaptan, biyolog, reklamcı vs. vs. olmuş/olacak bu kadar insan. Kimi isteyerek, kimi tesadüfen, kimi pişman.
Şimdi, suçun büyük kısmı da belki bende, belki karşı tarafta, belki kimsede değil, nerede bunlar, bütün bu insanlar, facebook olmasa haberim olmaz. Üzülmeli miyim? Bundan da emin değilim. Genelde hatır gönül sebepli etrafımda insan tutmaktan, karşılıklı katlanmalardan hoşlanmam. Yine de kucağında uyuduğun insanlarla yolda karşılaşınca en fazla "Merhaba!" deyip geçmek-ki genelde onu da yapmamak can sıkıyor, sıkmıyor değil. En çok da Pınar Kurdoğlu'na uzaktan "Selam" dediğimde içime oturdu galiba. Görürse ses etsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder