2.10.11

Utanç da Bir Duygudur Yavrum.

Bir insanı o kadar da sevmemek insanı özgürleştirebilir.
Aslında, demem o ki, belki yanında başkalarını da sevebilirse insan, daha büyük bir hayatı, daha ufak takıntıları olur. Acaba diyetisyenlerin dediği her konuda doğru mu? Hani derler ya sık ve az ama her şeyden dengeli yiyin.
Bu gidişat var ya, ilerde okuyup hayat, aşk ve arkadaşlık üzerine edebiyat yaptığımın bariz göstergesi olacak. O da çok çirkin olacak. Önümüzdeki on yıl içinde çıkarmayı planladığım kişisel gelişim kitabıma saklamayı tercih ediyorum bu cümleleri.


Evet şu hayatta "Cuma Akşamı" adlı kitabı ben okuyabildimse birileri de yazmış hatta birileri basmış üstüne başkaları çevirmiş. Hikaye bir kadının sıkışık trafikte arabasına aldığı otostopçu adamla tuhaf bir otelde ve başkaca tuhaf bir restoranda cinsel ilişkiye girmesini anlatmaktan çok öte geçmiyor. (Evet hem otelde hem de restoranda sevişiyorlar, ama arabada sevişmiyorlardı.) Da, o kadar masrafa giren Can Yayınevi porno sektörüne girse daha çok kazanırdı diye düşünüyorum. Telifi var, bilmem neyi var kitap olunca. Bunu da sırf kitap karşı raftan gözüme takıldı diye yazdım. Bir de Susanna Tamaro kitabı var ki, içinde ne yazdığını bile unuttum. Adı "Rüzgar Ne Diyor". Soru işareti koymayan birkaç üst satırda bahsi geçen yayınevi olduğundan ben de koymadım. Bize "Cümle tadında başlık konmaz." diye öğretmişler. Sanırım büyük hata etmişler. Misal "Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim"-Nazım Hikmet Ran. Bu da antiparantez. Neden antiparantezse? Parantez karşıtı bir duruşu mu var cümlenin? Neyse işte, ben bu Susanna Tamaro teyzenin "Yüreğinin Götürdüğü Yere Git" adlı kitabını okuyup "Rüzgar Ne Diyor"u almıştım bence. Yani öyle anımsıyorum. Neden böylesi coştuğumu şu anda aklım almıyor. Ha "Yüreğinin Götürdüğü Yere Git" ha "Adını Feriha Koydum". Kulağa benzer geliyor.


Bir anımı anlatarak bitiriyorum. "Tavuk Suyuna Çorba" adlı Hyb Yayınları olsa gerek bir yayınevinden çıkan öyküler serisi vardır. Yaşım 12 filan olmalı, ben onun "Gençlerin Yüreğini Isıtacak Öyküler" olanını almış okumuş ve ağlamışım. Rezillik burda bitse idi, bir gençlik heyecanı, bir toyluk hüznü, der geçerdim. Ama hayır. Kitabın arkasında "Bize Ulaşın" gibi bir şeyler yazıyordu. Kitapla ilgili duygu düşünce ve diğer şeyleri yazmamız isteniyordu okuyucu olarak. Onlar da yayınlayacak mı ne. Yazıp yolladım. Üstüne de birkaç pul ekledim zarfın içine, lütfen cevap yazın, diye. Ve cevap bekledim. Bu anımı da sırf geçenlerde "yav rezil olunan anlar daha bir anımsanıyor" geyiği çevirdiğim insanlara ithaf ediyorum. Anlattıkça ufalıyor, saçmalaşıyor ve komikleşiyorlar. Ama üstünden "biraz" vakit geçmesi gerekiyor.


Bi kere de otobüste yüz üstü düşmüştüm bak o da çok komik şu anda.


"İşte hayat böyle akıp gidiyor..."-İlhan İrem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder