21.1.12

oda toplamak kafa toplamak gibidir, zordur.

birkaç gündür hrant dink'ten aziz kocaoğlu'ndan filan bahsetmeyi düşündüm, sıkıcı olmak adına. sonra çeşitli gazetelere ve sayfalara yorum yazıp daha fazla bir şey söylemek istemeyecek hale gelince durdum. bi yandan ne desen boş aslında. sinir bozucu, iki kelimelik özetiyle.
odamı toplamak gibi bir saçma girişimde bulundum, daha da dağıldı. yıllarca birikmiş uykusuz'larımı çöpe mi atayım evde mi tutayım bilemedim. aslında açıp okumuyorum bile. hatta hemen hepsi nette de var. yine de kıyamadım. yollanmamış mektuplar buldum geçmiş yıllardan kalma. dünyanın gerçekleriyle karşılaşmadığım için bolca atıp tutabilmişim. çok  naifti. kimisi de senelerdir aynı mevcut çelişkilerde olduğumu gösterdi, ki korkunçtu.
uyku ve unutkanlık mı demişti bir şair?
sürüklenerek gittiğim "şahane normal insan yaşantısı" içimi çürütüyor. beynimi yavaşlatıyorum.
bak yine your life is joke çalıyor. çok manidar.
eskiden güncem vardı. açıp okumaya korkuyorum artık. içinde ne var ne yok umurumda bile değil. sanki başkasının yaşamıydı, öldü, arkasından bir kaç defter kalmış bir ikizim vardı, artık yok.
sanırım temsili diplomamı alıp nuri hoca'ya sarılıp tutamadığım bir ağlamayla sarsıldığımda bi çok şeyi arkamda bıraktığımı içten içe hissetmiştim. çünkü artık en başta sorumluluk denen artık can sıkıcı gelmeye başlamış şey kesinlikle keyfiyete bağlı değil. eskiden, yani canım istediğinde istediği kadar sorumluluk alabilme özgürlüğüm varken, büyük bir keyifle yüklenirdim. artık angarya geliyor. zorunlu çünkü. hep böyle bu. ya zaten yapmış olmalı, ya da keyfe keder. orda öyle, şimdi yerde duran kağıt kitap poşet yığını gibi toplanmayı beklememeli.
gidilebilecek o kadar çok ülke var ki...
ve odamı topladım. ne mutlu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder