8.10.09

o bir bencil, fakat evcil

canım sıkılıyor. sürekli canımı sıkan şeyler oluyor. ben insanları anlamıyorum, insanlar beni anlamıyor, kimse kimseyle uzlaşamıyor, sonuç felaket. ben banka kartı veya kredi kartı istemiyorum, o da ne, nurtopu gibi iki kartım oluyor, ben kimseyi gaza getirmek ayar vermek istemiyorum, o da ne, isteyerek olmuyormuş, ben bu okuldan bir an evvel gitmek istiyorum, o da ne, önümde daha iki yıl varmış! gittiğim hiçbir yerde insan ilişkilerim doğru düzgün olamadığına ve ben en fazla iki yılın sonunda artık nefes alacak herhangi bir yer bulamadığıma göre sorunun kaynağı ben olmalıyım. teker teker pek çok şeyden nefret etmeye başlıyorum, tabii etki-tepki yasası, onlar da benden... karar veremediğim nokta, durup beklemeli mi çekip gitmeli mi gidilebiliniyorsa? herkes ve her şey varlığımdan rahatsızmış gibi geliyor gittikçe. yalnızlaşıyorum. rahat bırakılan bir yalnızlık da değil bu, kırılıyorum. buharlaşıp uçmak istiyorum. söylediğim her kelime saçmalıktan öte varmıyormuş gibi geliyor, dudaklarımı mühürlemek istiyorum. ölürsem eninde sonunda herkesin bu duruma alışacağını ve bir süre sonra artık kimsenin aklına bile gelmeyeceğimi biliyorum. çünkü insanlar ölülerle değil dirilerle yaşarlar. bir gün kendi ölümlerinin geleceğini yok saymak istercesine matemleri 40 günü geçmez. 40 yıllık ömre 40 gün... ve inatla benle konuşmayı sürdüren, bir zaman canı olduğum ya da hala canı olduğum bu insanların bana nasıl ve neden katlandığını anlamıyorum. çoğunluk n'olursa olsun haklıdır ilkesinden ortada bir gariplik varmış gibi hissediyorum, kaynağını bulamıyorum. insanların birbirlerini bunca aşağılmak isteyişlerini, kendilerinden olmayanı hor görüşlerini, tahammülsüzlüklerini, umursamazlıklarını, körlüklerini anlayamıyorum. bunları ben yaptığımda kendimi de anlayamıyorum. insan denen varlığın neden böyle özelliklere sahip olduğunu çözemiyorum. canını çok haksız yere çok yaktığım tek bir insandan özür bile dileyemiyorum, selam bile veremiyorum hatta. en fazla arkamdan bir daha gerizekalı der ne kaybederim diyorum, ama o kadar çok kaybettim ki artık herhangi bir şeyi görmeyi istemiyorum. insanların avutmalarının sabun köpüğü gibi üç beş dakika işe yaramasına dayanamıyorum. sarılıp uyuyabileceğim, yüzünü seyre dalıp huzur duyabileceğim bir erkeğin olmayışına artık katlanamıyorum. hırçınlaşıyorum, katlanılmazlığım katlanarak artıyor böylece. boşluktan ve çaresizlikten fal bakıp vakit öldürmek istemiyorum. canım sıkılıyor. sürekli canımı sıkan şeyler oluyor. önünü alamıyorum, durmuyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder