3.7.10

Emily Dickinson'ı Anlamak

Nasıl olsa okumuyor, diyip istediğini yazmalı mı? Bazen bilemiyorum. Neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar vermek bir hayli güç geliyor. Safça ve aptalca davrandığıma inandığım da sık olmaya başladı. İnsanları seyretmek ve daha çok daha çok okumak beni akıllı yapar mı?_En azından susarak akıllı gibi gözükebilir belki insan.


Bir şeyler mi izlesem yoksa kitabı mı bitirsem?

Kendime fotoğrafları ne yaptığımı şuursuzca unuttuğum için kızgınım. Eskiden hepsini bastırırdık ve güzeldi. Şimdi neyin nerde olduğuna karar vermek güç. Facebook gerçek bir albüm arşivi haline geldi. Sanırım her şeyi oraya yedekler oldum.

Tırnaklarım uzamıyor. Çok inceler. Hemen kırılıveriyorlar. Tırnak sertleştiriciler nafile. Bu tırnaklardan bi’ halt olmayacak, belli. Bari düğünümde uzun olsalar…

Bu arada ben evlenmeyecektim. Unutmuşum bir an. Tuhaf, bu aralar ne çok unutur oldum evlenmeyeceğimi. Çankaya’daki gelinlikçilerin vitrinlerine bakarken mi yakalamışım kendimi?_“Hımmm, ok.”

Kamelot’u da ben indirdim diye gecenin bu saatinde severek dinleyecek değilim. Eric Calapton yalnız, ılık ve yıldızlı yaz gecelerinin kralıdır.

Tırnak mevzuundan önce bir şeyler zırvalayacaktım da bak unuttum gördün mü? Velhasıl bu aralar ben bile beni anlamıyorum.

Ve sevgilim. Rocky izlemedim. Açıkçası, umurumda bile değil.

Bir de anlamadım, neden beni manyakça şeyler yapmamam konusunda uyardığını. Zira yapsam emin ol haberin olurdu. Belki de yapmamı gerektirir bir şeyler vardır bilmediğim. O konu da artık bana dâhil değil.

Özetle bayım, ağlamak için bile çok yorgunum size dair._Var sen hesap et ihtimalleri.

SOAD çalarsa da ben ne yapayım? Bu tip şarkıların anılarını bırakanlarına iade ediyorum. Uğraşamayacağım. Dedim ya, yoruyor.

Ve ben, bugün, Emily Dickinson’ın niçin alt çizgi kullandığını çok iyi anladım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder