1.4.13

alışırsın, bu kokulara

İstanbul'da geçirdiğim her bir günü o kadar özledim ki burada ne yaptığımı sorguluyorum. Blog'da geri gitmeyi kaldıramadım. İstanbul'a taşındığım günler...  Saatlerce ağlayıp dursam da faydası yok. Oraya gidince de mutlu değilim çünkü.
Dün gece göğsümün üstünde bir ağırlık vardı. Çığlık atmak istedim, saatlerce uyuyamadım.
Sanırım kendimden kurtulmadan herhangi bir şekilde mutlu olamamaya devam edeceğim. Yusuf, e mutlusundur herhalde, deyince, bilmiyorum, ne desem boş, diye cevap verdiğimde sinirlendiğini fark ettim. Madem burda da mutlu değilsin ne demeye kalktın gittin İstanbul'dan. Böyle der gibi baktı. Ya da bana öyle geldi, bilmiyorum. Ona ayakbağı oluyorum gibi hissediyorum.
Dün gece 00:30da eve geldim diye annemin surat yapmasını kaldıramıyorum artık. Bir şey demedim ve sabah da huysuzca davranmaya devam etti. Kendimi balçığın içine çekiliyor gibi hissediyorum, kaçmak istiyorum.
Yahu ben bıktım.
Tek bir hayat var ve ben doğru düzgün yaşamak denilen sosyal öğretilerden memnun muyum, bu raydan çıkarsam geri dönmek istediğimde dönebilecek miyim, bilmiyorum.
Geçmişin sürüklediği her türlü fikirden, olaydan, insandan, tercihten kurtulmak istiyorum.
Keşke kendimi özgürleştirmek için daha fazla çaba harcasaydım/harcasam.
Keşke bir de annem ket vurmasa.
Keşke insanlara sormam gereken sorular olmasa artık.
Neden annem benimle iş birliği yapması gerekirken babam yapıyor? Sadece didikleyerek ve hiçbir şey söylemeyerek ne yapıyorsun anne?
Allah hepimizi kahretsin.
Neden ve nasıl birbirimizi kanırtmaya bu kadar meraklı olabiliyoruz?
Hayatta yapacak anlamlı bir şeyler olmalı, ama ne? Ama ne? AMA NE?
O kadar acı çekiyorum ki şu anda ölsem hiç üzülmem. Vazgeçmekten korktuğum bir şey yoksa neden çekip gitmiyorum? Çünkü doğacak olan yeni problemlerle ve tatminsizliklerimle uğraşmak istemiyorum da ondan.
Her şey çok gereksiz, her şey bırakıverilesi.
Artık kendimle kalmaya da katlanamaz oldum.
Tek sevdiğim şey güzel havalarda karşılıklı sigara içebildiğim bir kaç insan.
Dayım erkenden alkol ve sigaradan tüm damarlarını tıkayıp bu dünyadan 30'lu yaşlarında göçtüğünde belki de mutluydu. Ama hiç sormadım. Sanırım hiçbirimiz sormadık. Hiç mutlu olmuş muydu, onu bile sormadık.
Ceylan Etem - Kaçıncı Yarın
Ama sigara içmene de kızarlar, annen baban bölüm başkanın hatta ingilizce öğretmenin bile kızar. Evet kızar.
Birine bir soru bir kere sorulur, ikinciyi de sorunca gerçekten nahoş bir şey çıkacağından emin oluyorsun artık.
Daha fazla bir şey diyecek değilim. Yazdıklarımı tekrar okumaya dahi tahammül edebileceğimi zannetmiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder