5.4.13

to Rome with love

panoramalarla dolu bir Woody Allen filminin daha sonuna gelmiş bulunuyorum. İspanya, Fransa ve ABD'den sonra İtalya'nın da yaşamak için müthiş bir yer olduğu fikrine kapılmadan edemediğimi söyledikten sonra bu adam ölmeden İstanbul'da da film çekse ya diyorum.
günlerdir bahsedip durduğumuz bir konu vardı, o da insanın tatminsizliği. sıradan adam Pisanello'nun şoförünün, filmin sonuna doğru söyledikleri her şeyin özeti: "Hayat; fakir olsun, zengin ve ünlü olsun kimseyi tatmin etmez.Ama zenginle fakirin ortası kesinlikle en iyisidir."
Bana göre bir Barselona, Barselona değildi ama Penélope Cruz'u yeniden bir Allen filminde görmek gayet güzeldi.
Monica gibi kadınlar, Monica gibi erkekler. bu arkadaşlar hep bir sıkıntı sebebidir. dünya onların etrafında döner filan. şimdi böyle yazınca kıskanıyor musun olacak. ne ilgisi var, herkes bazen Monica, bazıları daha çok Monica.
Bu surata hangi erkek dayanabilir? 
Masum buğulu bakışlar, hafif aralanmış güzel bir ağız. 

Woody Allen kendi filmlerinde oynayamamaktan çok sıkılmış olsa gerek ki, bu filmde kendine de bir rol yazmış. her zaman olduğu gibi yine işinde başarısız bir adam, adamın her şeyi didikleyen, üstelik de psikiyatrist, bir eşi var.  fakat bu kez Yahudiliğe üzülmeyi bırakan Allen Tanrı'nın yokluğu meselesine girmiş.
yine bir sürü siyasi göndermesi olan film, güzel bir Roma gecesi manzarasıyla kapanıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder