23.12.09

Pagan Poetry

I love him, I love him, I love him, I love him, I love him, I love him... şarkı içinde kaç kere bu cümleyi kuruyor bu kadın? Ağır anlamları olan ve neşeli gibi gözüken bir Björk şarkısı daha işte.
Josef Breuer'in adı geçti makalede, sabah sabah, durduk yere geçiverdi. Öğleden sonra da fizyoloji: kopulasyon. İnsanlar en çok yüz yüze (biri misyoner demişti adına)... neyse.
Sabahları kalkıp gördüğüm rüyayı anımsamaya çalışıyorum. Sonra da bir anlam vermeye... Derken giyiniyorum. Mevsim kış, üşüyorum. Bu yüzden uzun zaman alıyor bu giyinme işi. Dini bir tören sanki. Yaşama devam etmek için mideme bir şeyler girmesini sağlıyorum sonra. Kahvaltılardan hiç hazzetmedim. Okul sonra. Eğer erken çıktımsa ayaklarım beni hep başka yerlere götürüyor. Böylece bu evi aydınlık göremiyorum. Biraz TV, biraz ders, biraz net... Saat geç olmuş ve ömrümün prensi: uyku! En az kusmak kadar severim uykuyu.
Kızlar babalarına benzeyen erkekleri eş olarak seçerlermiş. Sanırım bu kızlar, babalarını sıklıkla görebilen kızlar. Yoksa baba figürünün yerini başka adamlar alabiliyor. Bir erkeği vazgeçilmez kılan, kızın ilk 5 yılında vaktini geçirdiği adamlara ne denli benzediğidir. Doğrusu bu gibi.
Bugün çocukluk fotoğraflarıma bakıyorum. En küçük arkadaşım -ilk 5 yılımda- benden 20 yaş kadar büyük. Annemin anlattığı kadarı ile o zamanlar "aşık olduğum" bir adam var:
Ben ekmeğin kuyruğunu ve kıtır kıtır olan kısımlarını çok severdim. O kısımlar bana ayrılırdı. Ne kadar önemli olduğu aşikar bir çocuk için. Kimle paylaşabilir bunları? Ben iddaya göre aşık olduğum adama saklarmışım:
-Kızım ne olacak o ekmekler? Neden yeleğinin içine doldurdun onları?
-Erdal'a anne, Erdal'a.
(gülüşmeler)
Erdal -bugün fotoğrafta baktım da- 1,80-1,90 boylarında, siyah saçlı, yapılı vücutlu, gözlüklü, ufak kulaklı,  üstü köşeli ufak burunlu, tırnakları sanki etle aynı hizada gibi bombeli ve kalın duran bir adam. Makina ve elektrikle ilgili bir bölümü vardı. Bu adam, evlendiğinde ben kendimi aldatılmış kabul edip uzun süre küsmüştüm. Eşi Nilüfer, bana bebek yapmıştı aramız düzelsin diye. Bezden bir bebek. Yıllar sonra ben, konu Erdal'dan açıldığında, eşinden boşandığını idda eder olmuştum, annemse öyle bir şey anımsamadığını, yanlışım olabileceğini söyledi durdu.
Çocukluğumda avutulmam için bırakıldığım diğer bir adamsa, Yusuf. Yusuf'la ilgili pek bir şey anımsamıyorum bana daktilo getirdiğinden başka. Bu yaz ilk eşinden boşandığı, ikinciyle evlendiği, ondan bir kızı olduğunu öğrendik tesadüfen, hatta ziyaretine gittik. Ben çocukken, Yusuf'un Hatice ile sevgili ya da öyle bir şeyler olduğunu biliyorum. Anladığım kadarı ile ayrılmalı barışmalı, sancılı bir ilişkiydi ve hayır, Yusuf'un ilk eşi bu kadın değildi. Yusuf evlenene dek de bu kadın kimseyle evlenmedi. Yusuf boşandığındaysa artık Hatice evliydi. Şimdilerde bildiğim kadarı ile görüşmüyorlar ama gördüğüm kadarıyla Yusuf Hatice'ye göre fena halde yorgun. Hatice bana bakanlardan bir diğeridir. İlk ergenlik dönemimde de bana annelik yapmaya devam etmiştir.
Bir de babamla annem var elbet. Babam edebiyat öğretmeni, annem de. Babam inatçı, annem de. Annem evlenmeyi hiç düşünmemiş, babam insanların sevgili ve eş olabileceklerine ikna etmiş annemi, ince ince dokuyarak. Babam yaş pasta sevmez, iyi tavla oynar, çok kızmaz ama kızınca da tam kızar-fakat bağırarak döverek değil, kendince-, sözü dinlenir, sakindir.
Benim bir sevgilim vardı. 1,80-1,90 boylarında, siyah saçlı, yapılı vücutlu, gözlüklü, ufak kulaklı, üstü köşeli ufak burunlu, tırnakları sanki etle aynı hizada gibi bombeli ve kalın duran bir adamdı. Makina ve elektrikle ilgili bir bölümü vardı. Beni, insanların sevgili ve eş olabileceklerine ikna etmişti, ince ince dokuyarak. Yıllar sonra bir başka kadını sevdi. Ben kendimi aldatılmış kabul edip uzun süre küsmüştüm. Ayrılmalı barışmalı, sancılı bir ilişkiydi. Yaş pasta sevmez, iyi tavla oynar, çok kızmaz ama kızınca da tam kızar-fakat bağırarak döverek değil, kendince-, sözü dinlenir, sakin bir adamdı. Adı, Yusuf'tu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder