27.4.10

bırak bu işleri, fırçala dişleri

yalanlara inanmak gerçeklere inanmaktan daha kolay. zaten bütün ama bütün yalanlar siz yara almayın diyedir. siz acımayın diyedir. fakat yalanların da konserveler gibi son kullanma tarihleri vardır. bozuk konserveyi açtığınızda burnunuza gelen iğrenç koku gibi kokuları vardır sonrasında. mide bulandırır. tiksinçliğin ardındaki gerçek de bi o kadar dehşet uyandırır, zaten tahmin ediyor olsanız bile.
sabah kalkıp camdan dışarı bakıyorum başıma şalımı dolayıp. sonra ağlıyorum. sonra yeniden gülmeye başlayorum. manik depresifim diyemiyorum. bu kadar değişken olmaz manik depresifler. bir yönde stabildirler bir süre. kendime güzel yalanlar söylüyorum. bu gülümsemlerin merkezi bura. sonra yalnların süresi dolunca yeni yalanlar buluyorum inanmaya değer. yalnız değilim, biliyorum.
eskiden böyle değildim. eskiden tüm çıplaklığıyla bakardım en kötü yönlerine. üzülürdüm sahiden. artık üzülmüyorum. insanlar bana "sakin ol" dediklerinde aslında hiç olmadığım kadar sakin oluyorum, onlar beni panik içinde görüyorlar, bu imajı nasıl verdiğimi çözemiyorum. bir sandalyeye oturuyorum ve aklımdan tek bir düşünce bile geçmiyor. yıllardır durup susmayan beynim tek kelime etmiyor. öylesine bomboş oturup bekliyorum. şeylerin yaşanmasını ve geçip gitmesini bekliyorum. bir an evvel akmalarını, bir sonuca bağlanmalarını bekliyorum kendi kendilerine. ama sakin olmamı söylüyorlar. hiç o kadar sakin olmamıştım ki. çünkü aklımda hep olabileceklerin en kötüleri dizili durur ve olduklarında hiç ama hiç şaşırmam. genelde hiç üzülmem. anlamlı anlamsız bir çok şeye uzun uzun üzülmekten olmalı. üzülecek yerim kalmadı.
böyle iç sıkıcı konuları yazarken bile bunalıyorum işte hemencik.bakyine bunaldım. sims oynayacağım mesela.

1 yorum:

  1. Maybe you're only alloted a certain amount of tears per man; and I've used mine up. - Carrie Bradshaw

    aklıma bu geldi?

    YanıtlaSil