16.9.09

kendimi bunun için mi yorcam ben

malumunuz, nil karaibrahimgil şarkısından bir dizedir "kedimi bunun için mi yorcam ben". ilk duyduğum sahneye dönersek:
şakır şakır yağmur yağıyor, tiyatro çalışması için yoldayım, fena halde ıslanıyorum, cefakar kulaklığım ve radyodan gelen nameler... neyse, geç kalıyorum, ıslağım, umrumda değil bir de sigara yakıyorum yürürken. yine bir şeylerden kurtulmaya çalışıyorum çünkü, kötü kedi şerafettinin eşi olmadığı da fena halde doğru olduğundan kendimi artık yormak istemiyorum bu durumlarla vs. şarkı da şahane denk geliyor, nil de hayatıma dalış yapıyor durduk yere. öyle bir şeyler.
ama insan her defasında da aynı şeyi yapmaz ki. gidip gidip gelmez ki. 9 yıl önce birisi anlamış, sonra 6 yıl geçmiş biri daha çıkmış, geri kalan (9-6=3) 3 yılın sonunda, yani 2009 olunca takvimdeki rakam biri daha anlamış, e ne mutlu. demek isterdim de diyemiyorum. ben yine o yüzlerce kelimeyi doğru düzgün sıralayamayıp korkutucu cümleler sarfediyorum. gerçekten, ne yapıyorum ben?
eskiden güncem vardı. günlük dememeyi aziz nesin'den öğrendim, ekmek değil ki bu, günce işte adam haklı. şimdi günce gibi blog "tutuyorum". emily dickinson'dan şiir tutuyorum, bugünkü hal ve gidişat da bu şiir gibi olsun diye. sahi, ne yapıyorum ben?
bir insanın hayatını sadece 5 dk içinde karmakarışık hale sokabilmesi konusunda benden başarılısı aransa bulunur mu, bilemiyorum. yahu, anlayan beri gelsin, ne yapıyorum ben?
çünkü kelimelerim benden çok yaşıyorlar, daha çok yaşar zaten kelimeler. sanal dünyada ya da el yazısı olan düz bir kağıtta veya havada titreşim yapıp uzayda saklanan ses dalgalarında kelimeler, kelimeler, kelimeler... başıma ne geldiyse de onlardan gelmedi mi zaten? susmayı da bilmiyorum ki... beceriksizce dizmektense onları susmam daha hayırlı olur, biliyorum ama en azından arkasında durmuş oluyorum içimdekilerin, öksüz kalmıyorlar da, ben yanlız kalıyorum, o var. of, of... n'apıyorum ben?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder