30.5.13

ben parkları severim

ben taksim'i de severim. taksim'i o şekilde bu şekilde şu şekilde düzenleye düzenleye düzenleyemediler de çukurlarına insanlar düştü.
hayatta her şeyimiz alış veriş merkezi olsun ki biz insanlar tüketmek tüketmek tüketmek... tüketmek "y kuşağı"nın (bu aralar çok popüler ya bu terim) sorunuyduysa eylemi neden onlar yapıyorlar da daha ılımlı ve kıymetbilir bir kuşak başka işlerle uğraşıyorlar.
şimdi bu taksim gezi parkı düşerse, tıpkı eğitim sisteminin değiştirilmesi eylemlerinde olduğu gibi, tıpkı diğer bir sürü eylemde olduğu gibi, ben bu insanların umudu nereden geliyor anlayamamaya devam edeceğim. bir de luther nasıl yapmış da olmuş onu da anlayamayacağım.
insanların çadırlarını yakmışlar. insanların. çadır. yakmışlar.
onlar ağaç ve insan ve çadır ve bir kaç kedi köpek. öyledir, parklar öyledirler. çocuklar koşar, insanlar sohbet eder, yaşlılar dinlenir, geceleri içilir, her daim neden geldin demez de bekler park. ben, parkları çok severim. dünyada parklar gibi misafirperver hiçbir yer yoktur. okur yazarsın parkta. seyyar bir çaycı da varsa, ne keyif ama! parklar böyledir. çimenlerinde yayılınılır, aşık olunur parklarda, evsizler oralarda uyurlar. hatta bazen evi olanlar bile parkta yatar.
hiçbir kimse anasının evinde böyle rahat etmemiştir.
şimdi bir park var, çok merkezi diye, bütün suçu bu. işte bu yüzden yok edilmeyi hak ediyor diyorlar.
eğer central park gibi bir yer olabiliyorsa, dönülüp bakılmalıdır.
lafa gelince maneviyatın mühim mesele olduğundan dem vuruluyor. karıncayı incitmemenin erdeminden, allahın yarattığına dokunmamak gerektiğinden... ağaç onlar ağaç! öylece yaşar gider ağaç, y a ş a r!
ağaçları, parkları, taksim'i artık, bir zahmet, rahat bıraksınlar.
çünkü parklar gibisi yoktur.
biraz nefes bırakın,
biraz özgürlük.
zor değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder