28.5.13

n'aber?

yaşadığına çok seviniyorsun sonra yine öyle bir sinir ediyor ki endişelendiğine küfür edesin geliyor. yea boş ver kızım bunları. hay allahım ya rabbim. ya bırak bunları ablacığım. vallahi.
aç kitabını oku, işine gücüne bak, git buca'ya taşın, gez dolaş, para harca, nedir yani? sonra söyleyince komik oluyor. hakikaten de öyle.
bir an fazla ileri gittiğini düşünüyorsun sonra az bile demişim diyorsun allah hepimizin belasını versin.
ulan sen mi kurtaracaksın o mu ötekini kurtaracak. bu blogda 9852 kez dedik ki, kimse kimseyi kurtaramaz. şimdi bizzati sen dahil herkesin manyakça bir intihar eğiliminin olduğu tuhaf bir insan grubuyla yaşıyorsun, sonra postmodern yaşayan sen oluyorsun, hacı nasıl işler bu işler?
iyi neyse hala cümle kurabiliyormuşum, performansımdan bir şey eksilmemiş. gerçi, neyse en azından yazın güzel,e indikse de pek bir farkı yok bu ikisinin. hay amına koyayım sayın seyirci, kafka mıyım lan ben? ha? shakespeare miyim? değilim. değilim ulan. olaydım iyiydi.
çıkalım bütün bunların içinden ve gündelik şeylerden söz edelim böyle bülent ortaçgil'in light albümü gibi olsun. gerçi onun da sırf adı light.
n'apıyorum abi ben, ha? ya da n'aptığımı zannediyorum? gidip şu belarus'daki "are you fucking killing me?" diyen kızla mı evlensem? hayır sırf lars von trier seviyorum diye hani. olacak iş değil. ama oluyor. yapmış olmuş.
işte böyle anlarda dönüp yaşadığın aşırı kontrollü düzenli hayatı sorguluyorsun, sonra geri dönüyorsun. dönüyorsun çünkü dönmelisin yani sen de başka türlüsünü yapamazsın. such a lame. you know? bıraksalar alkolik filan olur işe gidemezsin. (aslında bıraktılar ve bunlar olmadı ama o zamanlar bu kadar içebileceğinden bi haberdin.)
ya belki de sen o kadar hiçbir şeyinden memnun değilsin ki, millet de olmasın diye çabalıyorsun. yine de psikoterapiyi reddetmeye devam edeceğim.
ağzıma yapışan yavşak "yea boşver n'olucak." nereden geldi? bilip de bilmezden gelme sanatı vardı sanki yea neydi o? bilemedim şimdi.
ben birinden çok sıkıldım ama öbüründen de çok sıkıldım. belki kendimden sıkılmışımdır ona da emin değilim. ama bu kez gerçek anlamda anlamsız olacaktı. zaten rüyamda ruh eşimi buluyordum, daha doğrusu babam buluyordu bana, sonra biz mesajlaşıyorduk filan, herifin çok enteresan kuralları vardı, hatta belki herif bile değildi, ama bir şekilde çekici geliyordu vs. şekli şemali nedir elleri sıcak mıdır terli midir bilemeden uyandım. sonra bu belaruslu kız çıktı işte, vay woody allen mı hay amına koyiim trier vay anasını filan dedi. rüyam çıktı bir şekilde. hep ne varsa bu 93'lü kızlarda var zaten, gerisi yalan dolan, gerisi hikaye.
gittikçe ağzımı bozarak nereye varacağımı zannetiğimi ben de bilmiyorum ama her şeyden sıkıldığım bir andayım. yemişim senin de onun yüzüne bakamayışını bununla oturamayışını. al, n'oldu, artık benle de konuşmuyorsun. adamın biri böyle durumlarda tüm sakinliği ile ayakta alkış tutardı. işte aynı ondan gelsin. hoş ben senden de sıkıldım.
herkes de benden sıkılsın. evlerine gideyim, niye geldin siktir git, desin. o kadar kaba olmadılarsa da nezaketli reddedişleri olmuştu çok da yalnız hissetmiştim. o kadar üzülmüştüm ki kendimi mediko'nun psikologunda buluvermiştim. o da o kadar mal çıktı ki allah onun da belasını versin.
işte ne istediğini bilmeyince böyle oluyor. bütün bunlar istiflenip istiflenip bir yerde girecekler ama nere ora ve ne zaman? bekliyorum.
şimdi saat de geç olmuş, uyumak da istemiyorum ama uyusam da iyi olacak gibi.
ahmet yesevi gibi inzivaya mı çekilsem n'apsam, bilemedim. bir ömür sadece ekmek alacak kadar param var nasılsa, olabilir yani. zaten en güzeli bir kilisede rahibe olmaktı. yanlış coğrafyada doğduk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder