17.2.10

man vs. woman

bu yazı tekrar tekrar okunup ders alınsın diye yazılmıştır:
eminim pek çoğunuz şu deyimi duymuştur: "seveni sikerler sikeni severler." evet. çok mu müstehcen? hayatın gerçekleri genelde müstehcendir. alışın.
örneğin kimse "penis" kelimesini ağzına almaya alışık değildir, doktorları saymazsak. onlar da dünyanın en sıradan şeyiymiş gibi söylerler, sanki ereksiyon problemi yaşamıyorsunuz da koltuğun bacağı kırılmış, marangoza gerek varmış gibi davranırlar. sanırım bu erkekelerin gururunu hiç "okşamaz". gururu okşanmayan bir erkeğin hali pek iyi değildir genelde. "okşayın" sevgili bayanlar. evet.
erkekler de kendi aralarında penis kelimesinin yerine pek çok başka sözcük kullnırlar, en azından etrafta kadınlar varsa. siz anlarsınız sevgili bayanlar, ama hiç fark etmemiş gibi gülümseyip geçersiniz. erkekeler de sizi hiçbir şeyden anlamayan ve her şeye gülen gerizekalı yaratıklar zannederler. sanki "seks" ve buna ilişkin herhangi bir konu dişiler dünyasına konu olmaz. fakat beyler, yanlış! kızlar siz dışarı sigara içeye gittiğinizde bunun geyiğini çevirirler. söz konusu "uzunluk"lar saçlara ithaf edilir döndüğünüzde ve konu kapatılır. evet.
kadınlar paranıza bakarlar. mevkinize bakarlar. fiziksel özelliklerinize bakarlar. zekanıza bakarlar. evet sıralama aynen bu. ben demiyorum bilimsel dayanaklarım var evrimsel psikolojiye ilişkin. ama kendi hayatım için kouşursam yanlışlayamam. çok üstün herhangi bir özlliğiniz başta yukarı çıkabilir, her kadın aynı konular üzerine çok eğilmeyebilir-örneğin çok parası olan yaşlı bir kadın sizin paranız ve mevkinizle pek ilgilenmez, ihtiyacı olan fiziksel yeterliğinizdir. mutualdır kadın erkek ilişkileri. karşılıklı çıkarlara dayanır.- ama ileride diğerlerini de isterler. kurtarmaz. sizin herhangi bir yetersizliğiniz karşınızdaki kadının yetersizliğiyle denkleşiyorsa kadın bunu kabullenebilir. üstün özellikli bir kadın görece daha düşük özelliklere sahip bir erkekle beraberse ya sizin göremediğiniz bir "şey"ler vardır, ya da kadında aşağlık kompleksi vardır. savunmam bu yönde.
bir erkek kadında "ele gelir" kalça, göze hitap eder göğüs bekler. ve "verme potansiyeli". "ben öyle değilim!" diye inkar eden bir sürü erkek olacaktır. genlere ters bu duruma inanıp inanmamak size kalmış. çünkü erkekler "sağlıklı doğum yapabilecek dişi" ararlar. ve sonra diğer bir dişiyi ararlar. dinin de bilimin de uyuştuğu konu arıyorsanız, buyrun! erkekler tek eşlilik için yaratılmamışlardır. üzgünüm. hukuk kuralları bunu "bekler", kadınlar bunu "ister", ahlak bunu "kabul eder". ancak insan doğası asla! en verimli çağında evlenmiş erkeklerin (kastımız 20'li yaşlar) intihar eğilimlerinin çok yüksek olmasının, evli genç erkeklerin depresyona girme olasılıklarının bekarlara oranla daha yüksek olmasının sebebi, bence, budur. "bir çiçekle bahar geçmez".
fakat bir kadını buna ikna edemezsiniz. çünkü o doğacak yavrularına kol kanat gerecek sürekliliği olan bir koruyucu ararlar. ondandır ki anneler her şeye karışırlar. ve insan yavrusu ne yazık ki uzun yıllarda kendi hayatını idame ettirecek yaşa gelir. bu yaşlar geçince de sizin verimli çağlarınız geçmiş olur. mutsuz evlilik yapan erkeklerde intihar eğilimi orta yaş krizinde yeniden yükselir.
evliliğin yarısından çoğu sextir. evet. bunu da savunuyorum. evlilik cüzdanı sexin tabu olduğu toplumlarda size yasal sex hakkı veren bir kağıt parçasıdır. bu kağıt parçası ve iki alyans elinizde bulunduğu sürece duvarları titremeniz başarı, aksi halde ahlaksızlıktır.
sevgili aldatılabilir, ama eş aldatılamaz. insanlara kabul ettirerek başkalarıyla birlikte olacaksanız boşanın, takılın, sonra yine sıcak limanlara geri dönün. dulluk kötüdür. ve kocanız/karınız sizi kaç kişiyle boynuzlamış olursa olsun dul olmanızdansa bir süre sonra boynuzlanmış olmanız yeğdir. ufak yaşta çocuklarınız varsa biyolojik anne babalarını mükemmel cici anne/ cici babalarına tercih edecekler, hiç anlaşamayan kaynanalar bile yeniden evliliği hoş göreceklerdir.
bayanlar, dır dır etmeyin. bu kafa şişirir. sıkmayın, boğmayın, germeyin. ama evde oturup kafasına göre takılan sevgiliyi de beklemeyin. eğer kuzu kuzu beklerseniz bu durum sizin çantada keklik olduğunuzu gösterdiği gibi susmanız da durumu kabullendiğinizi ve hesap verilmesi gereken kimse kalmadığını gösterir. hem bekler hem kafa şişirirseniz terk edilirsiniz. erkekler gerginliğe gelemezler. beklemez bir de kafa şişirirseniz çok olursunuz. en iyisi susun ve hayatınızı yaşayın. bunu da abartmayın. ipin ucunu kaçırmayın.
kadınlar romantizmi severler, nasıl oldukarı sorulsun isterler. ama bu "yanında kim var?" "ayşeeee." "emin misin?" gibi bir konuşmaya dönüşürse çıldırırlar. yapılmasın. her gün gül gönderirseniz güllerin değeri kalmaz, sevgililer gününde ne alacaksınız? ve ilişkinin başından kuralınızı koyun. her an mesaj atabilen biri değilseniz karşı tarafı etkilemek için katlanabildiğinizce sürekli mesaj atan biri haline dönüşmeyin. mesajların azalarak tükenişi ilişkinin de çıkmaza girdiğini fena halde yüze vurur, sevgili panikler, kontrolün "boku çıkar", zaten bezmiş olan siz iyice bezersiniz, belki atlatılabilecek olan bir süreç hızlı bir yıkılışa girer. fakat bu da demek değil ki sevgili ölünce birinden duyun. denge mühim mesele.
erkeklerin çoğu maç takip ederler, hiç bakmayanı bile derbi maçı olduğunda izlemek isteyebilir. asla ama asla, maç anında ölümcül bir durum yaşamıyorsanız aramayın. bilgisayar oyunları da öyle. dota, wow, pes vb. bir oyun oynayan erkekten mesajınıza ya da telefonunuza cevap vermesini beklemeyin. yok öyle bir şey. cevap verse bile söylediklerinizin yarısını anlamayacaktır. rahat bırakın.
bir kadın şık ve bakımlı olmalıdır, ama herkesi de etkilememelidir. sevgiliniz yoksa dilediğinizce etkileyici giyinebilirsiniz. adrenalin sever sevgili de kabul edebilir dekolteleri. veya siz sevgili değil de "süs bebeği" iseniz o da kabul görür. ama aksi halde asla, asla, asla dekolte giymeyin çok makyaj yapmayın, fazla dikkat çekmeyin. "ama aşkım senle tanıştığımda sırtı dantelli dar bluzumu çok sevmiştin hani?" demeyin. artık sahiplisiniz. sanmayın ki o bluzu seven tek erkek oydu o mekanda. baş başa ve dışarı çıkma ihtimaliniz yokken giyin. sonra o günkü soğuk tavırların sebebini saçma yerlerde arar durursunuz. bir paranoya daha, kriz üstüne kriz. gerek yok.
iki taraf için de, kızmış birinin üstüne gidilmez, bırakın sakinleşsin. hele de kızdıran sizseniz saçma sapan cevaplarla daha da kızdırmayın. nedeni sizin için açık gözükmeyebilir, ama karşı taraf için her şey açık ve nettir, siz sadece ve sadece salağa yatıyorsunuzdur. problemin kökenini anlayabilecek yuvarlak cevaplarla devam edin.
yalan söylemeyin. en azından dürüst olmak yalancı ve aldatmış olmaktan bir gömlek daha üsttedir. belki ufak bir yalanla kıvırabilirsiniz ama ya kıvıramazsanız? olay büyür.
eski sevgililer arada sırada ararlar. kıvırmayın. sevgilinize durumu açıklayın, gerekirse eski sevgiliye birlikte gidin. hem eski sevgilinin durumu kabullenmesini sağlayabilirsiniz hem de yeni sevgiliyi "aranızda bir şey olmadığına" kesin olarak ikna edersiniz. iki kişiden birden olmazsınız böylece.
ayrılmak hayatın sonu değildir son olarak. öyle gibi gelebilir ama gerçekten değildir. -bunu da ben dedim ya- sizi ikna edemem ne dersem diyeyim, bundan eminim. ama hisler tükenmeye başladığında, hak verilir bu klişeye.
bu kadar.
itiraz kabul.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder